Aşagıdaki link e tıklayın,çıkan sayfadaki
1-ilk kutucuga arkadaşınızın adını
2-ikinci kutucuga kendi isminizi yazın
E-mail adreslerini yazmadan VIZUALIZARE 'i tikla
sonuca bayılacaksınız:=)
http://www.tatuagemdaboa.com.br/
DİGER BLOGLARIM
29 Kasım 2007 Perşembe
BİR DENEYİN:=))
Gönderen Maranda zaman: Perşembe, Kasım 29, 2007 0 yorum
25 Kasım 2007 Pazar
zırt pırt gelen e-postalar
Bu zamana kadar bana zincir e-posta gönderen tüm dost ve arkadaşlarıma
teşekkürü bir borç bilirim;
Sayelerinde tuvalet temizlemekte kullanıldığını öğrendiğim kolayı
içemez oldum Aids virüsü taşıyan iğneler kıçıma batar korkusuyla
sinemaya gidemez oldum
Deodorantlar kanser yapıyor diye sayelerinde artık bir domuz gibi
kokmaya başladım
Telefon hattımı kullanıp bana borç takarlar korkusuyla telefonlara da
cevap vermiyorum
İçinden fare ya da fare zehiri çıkar diye hiçbir kutu içeceği içmiyorum
Çok sevdiğim içkime ilaç koyup beni uyuturlar,organları mı çalarlar ve
buz dolu bir küvetin içinde uyanırım diye bana yaklaşanları da
tersliyorum
Neyim var neyim yoksa satıp hastanede yatan ve büyük ihtimalle ölmek
üzere olan çocuklara yatırmayı düşünüyorum
Mail listesine katılırsam alacağım söylenen para bilgisayar,cep
telefonu ya da gezileri beklemekten de evden dışarı çıkamaz oldum
Tuz Gölü'ne Konya'nın katkılarından dolayı yemeklerim tuzsuz tatsız
Msn paralı olacak;Adam yeşerecek mi,sararacak mı beklemekten de gına geldi
Excel hala ne zaman emekli olacağımızı da bildirmedi
Bir maili forward etmedim,başıma ne belalar gelecek diye korkuyla
beklemekten ruh sağlığımı da kaybettim
Multipl skleroz olunuyormuş diye diyet ürünleri düşmanıma bile tavsiye etmiyorum
Yerli malı kullanacağım derken marketlerde barkodu 869 ile başlayan
ürünleri aramaktan da gözlerimin biraz daha bozulduğunu farkettim
Sevgili dost ve arkadaşlarımdan gelen 'lütfen okuyunuz' , 'çok önemli'
, 'aman virüse dikkat' 'bilmemkim para dağıtıyor' 'en az beş kişiye
yolla' , 'inanmadım ama doğruymuş' 'kişiliğini test et' , 'tıkla
para yolla,tıkla yardım et' , 'bilmemkim seni gözetliyor' ,
'bilmemkime mail at,haddini bildir' , 'onu yeme bunu ye' şeklinde
başlayan kerameti kendinden menkul,nev'i şahsına münhasır bu mailler
sayaesinde hep beraber kafayı çizme"ye ne kadar yakın olduğumuzu da
müşahade etmiş oldum
Bir Dost
(alıntı)
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 25, 2007 0 yorum
Etiketler: blogger, mail.virüs
22 Kasım 2007 Perşembe
şahika:=)
hanii bizim şu evlatlık var yaa,cami avlusunda buldugumuz..işte o!o kadar küçük ki daha süt bebegi yanii..hanımefendiye mama begendiremiyoruz..normal yani büyükler için olan mama almışım ''herhalde ondan yiyemiyor dedim''hemen gidip junior kuru mama ile ıslak konserve mama aldım..kuruyu digeri gibi fazla sevmedi,ıslagıda laf olsun diye yedi yemesinede mıçının ayarı bozuldu..biz anca toparlansın die ugraşırken o zıçırtma oldu..zaten avcum kadar bişi..ölecek diye korkmaya başladım.bugünde bol kalsiyumlu süt neyn aldım,dün salamm köfte verdm yok hıhh'nafiler!zilli ucuyla dokunuyor..neyse bugün kedi konusunda ordinayrus olan sevgili yegenim (adam sanki türkiyede kedi kıtlıgı varmış gibi amerikadan iki tane sıradan kedi getirip bize bunlar amerikan malı diye.)..aliş e sordum,oda bana dr dan alıntısını nakletti,açlıktan ölen kedi olmadıgını söyleyince rahatladım..nede olsa evlatlık vebalii boynumuza dimii yaniii?bu arada çok kçük vede iştahsız yaa,koynumuza alıp yatıyoruz..yatıyoruz yatmasına da şahika hanımın tırnakları hiç törpülenmediginden igne ucu kadar sivri..yatakta benim le oynaşmaya kalkıyor ben derin uykudayken..can havli ve can acısı ile uykudan uyanmanın tadını anlatamam yaşanması gerekir:=)bu arada yüzüm tırmık yemekten çizik içinde,tabii tamamen iyi niyetli kanlı çizikler olsada olan benim karizmaya oluyor:=)bu satırları yazarken şahika hanım omzumda ki yerini almış bir halde..bir yazı iki öpücük halde byük aşk yaşıyoruz...
Gönderen Maranda zaman: Perşembe, Kasım 22, 2007 0 yorum
Etiketler: blog, yavru kedi
18 Kasım 2007 Pazar
yeni evlatlıgımızzz:=)
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 18, 2007 0 yorum
Etiketler: blog, cami avlusu, evlatlık, kedi
17 Kasım 2007 Cumartesi
www.girisimicin.com
GİRİŞİMCİLER İÇİN HARİKA FİKİRLER..
Gönderen Maranda zaman: Cumartesi, Kasım 17, 2007 0 yorum
Etiketler: girişimcilik, iş, iş arama, iş fikirleri
11 Kasım 2007 Pazar
Turkcell Gizli Numaradan Gelen Aramaları Kısıtlama Servisi
Turkcell Müşterilerine özel ücretsiz servis. Güle güle kullanın.
Gizli numaradan gelen aramaları kabul etmek istemeyen müşterilerimiz ücretsiz olan bu servis aracılığıyla gizli numaralardan gelen çağrıları rahatlıkla engelleyebilecekler . Servisin kullanılması durumunda gelen arama telefon çalmadan otomatik olarak geri çevrilecektir.
Arayan kişi “Aradığınız kişi gizli numaradan çağrı kabul etmemektedir. Numaranızı görünür yaparak kendisine ulaşabilirsiniz” anonsunu duyacaktır.
Gizli numaradan arama kısıtlama servisini; aktif hale getirmek için *253#, iptal etmek için #253# yazıp YES tuşuna basmak yeterli.
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 11, 2007 0 yorum
Etiketler: arama kısıtlama, gizli numara, turkcell
DİKKAT!!
DİKKAT,CEP TELEFONLARININ YATARKEN BAŞUCUNA KONMASI AYRICA ŞARJA TAKILI OLMASI KESİNLİKLE TEHLİKELİ!
Hepimizin sıklıkla yaptıgı hata..ben cep tefonlarımla yapışık yaşadıgımdan başucumdan eksik etmezdim,ama bu görüntülerden sonra siz olsanız ne yaparsınız?..
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 11, 2007 0 yorum
9 Kasım 2007 Cuma
ismet baba da balık keyfi..
bugün Üsküdar a geçtim..çok keyif alırım motorla karşıya geçmekten..sigaranı tüttürürken o güzelligi seyretmek aklını başından alır insanın..Bir başkadır benimm memleketim der ya Ayten Alpman bir şarkısında,cennet yurdum benim!...ordan Kadıköy e geçtim..oranın da tatlı bir keşmekeşi vardır ama rahatsız etmez insanı..avrupa yakasındaki kabalık yoktur..beşiktaş-kadıköy iskelesinin üstünde DENİZ ATI diye bir yerin oldugunu bugn ögrendim arkadaşım sayesinde..onca yıl gider gelirim kafamı kaldırıp bakmak aklıma gelmemiş..küçükken başını yerden kaldırma ama dik yürü derdi abim ordan kaldı alışkanlık ha birde kambur duruşum sanırım fazla egdim başımı:=PP..
neyse orda bir çay kahve faslından sonra yine Üsküdar ordan ''ismet baba'' ya rakı balık keyfi için Kuzguncuga geçtik..Balık dedinmi İstanbulun EN lerinden dir..herşeyi en taze ve lezzetli bir şekilde yenir..ortaköy n karşısında ,bogaz köprüsünün altında denizinn dibinde enfes manzarasını da unutmamk lazım..mekan küçük ve sade..bu yzden hafta sonları hatta çogu zman hafta içi bile yer bulmak zordr..rezervasyonsuz gittiginde şanslıysan yer bulursun hafta içi..yolunuz düşerse ugrayın mutlaka..gündüz gözüyle yemek yerken izlenen manzarayı objektifimle görüntülerim sizin için bir dahaki sefere:=)
7 Kasım 2007 Çarşamba
PİYERLOTİ
15 yıl sonra piyerloti,ye gittik..restorasyonu bitmiş,nostaljik sevimli bir çay bahçesine dönüşmüş..tatlıları taze,yemek olarak ta mantı ve gözlemesi güzeldi..en güzel yanıda fiyatların oldukça makul olması..mutlaka güzel bir havada nostaljik bir keyif yapın haliç,ten eminönüne kadar harika manzara eşliginde..
Gönderen Maranda zaman: Çarşamba, Kasım 07, 2007 0 yorum
Etiketler: blog, çaybahçesi, nostalji, piyerloti
6 Kasım 2007 Salı
tavsiyeler
oyun bitince şahla piyonu aynı kutuya koyarlar..
gerçekten böyleyse hayat koskoca bir yalan ... buyrun inandığınız herşeyin gerçek anlamını okuyun..........
*Silgi kullanmadan resim yapma sanatına HAYAT denir...
*Beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır
*Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar
*Gerçekler değişmez değişene gerçek değildir..
*Hayatımız yaptığımız tercihlerin toplamıdır
*Güneş yalnızda olsa etrafına ışık saçar
*Büyük bir KÜÇÜK, küçük bir büyükten BÜYÜK'tür!!!
*Ayna dönsede görüntü sabittir
*Deha; İMKANSIZ zannedilende MÜMKÜN'ü görebilmek demektir
*Uyanmayı ölüm anına bırakmayın
*Balıktan başka her şey suya kandı
*Yeteri kadar "AZ" azdıracak "ÇOK" tan hayırlır
*Hayat sanki bir arıdır, kimi balını yer kimi iğnesini
*Susmak, muhattabın seviyesine göre konuşmaktır
*İnanmak istemeyeni hiç bir mantık inanadıramaz
*İnsan hayatının dörtte üçünü yapamayacağı şeylerle geçirir
*Ne kadar bilirsen bil söylediklerin karşındakilerin anlayacağı kadardır
*İnsanların yaptığı sahte paralar kadar paraların yaptığı sahte insanlar vardır
*Unutma ki ağzında bal olan arının kuyruğunda iğnesi vardır
*Ben size ayı gösteriyorum siz benim parmağıma bakıyorsunuz
*Gideceğin yeri bilmiyorsan hiç bir rüzgar sana yardım etmez
*Başarı en güçlü leke sabunudur
*Ya çaresizsiniz ya ÇARE sizsiniz!!!
*Umut insanı uyandıran bir rüyadır
*Uşağım dahi olsa hatalarımı düzelten efendimdir
*Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir
*Ben yalnız bir şey bilirim oda hiç bir şey bilmediğimdir
*SAVAŞ İSTİYORUZ!!! En önce vuruldu bunu yazan
*Bir ön yargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur
*İstemek yetmez şiddetle arzulamanız gerekir
*Kendi omzuna tırman başka nasıl yükselebilrsin ki
*Oyun bitince şahda piyonda aynı kutuya konulur
*Herkesin birbirine benzediği yerde hiç kimse yoktur
*Sayısız güzellik doğar da bir günde birini sevmek için bir ömür yetmez
*İnsan yaşamak istediği şey için ölür
*Belirleyici olan nereye bakıldığı değil nereden bakıldığıdır
*Cahillerle yaptığım bütün tartışmaları kaybettim
*Kaptanı NUH olan kişi denizin dalgasından korkar mı?
*Konuşun,tanışın; çünkü kişi dilinin altında gizlidir
*Dünyanın en yoksul insanı paradan başaka hiç bir şeyi olmayandır
*Karanlığa küfredeceğine kalk bir mum yak
*Acıda her zaman tadılmayan muhteşem bir zevk vardır
*Bana ya hürriyet verin yada ölüm!!!
*Özgürlük istiyorum sizce çok şeymi istiyorum?
*Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiç bir ordu karşı koyamaz
*Sözcüklerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız
*İnsanlar öleceklerini bile bile yaşamak zorunda olan tek varlıklarlardır
*Ölüm olmasaydı onu icat etmek zorunda kalırdık
*Aşkın ilk soluğu mantığın son soluğu olur
*Boş vakit felsefenin annesidir
*Güzel olan sevgili değildir , sevgili olan güzeldir
*Beni öle bir yalana inandır ki ömrümce sürsün doğruluğu
*Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olur
*Gerçekçi ol imkansızı başar
*Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı sevmekle başlayacak her şey
*Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür bir orman gibi kardeşçesine
*Bu dahil, bütün genellemeler yanlıştır
*Ölümden niye korkayım ki, ben varken o yok o gelincede ben olmayacağım
*Dün rüya yarın hayaldir dünü mutlu yarını umutlu yapan bu gündür
gönlünüz neyin özlemini çekiryorsa yarınlar size onu getirsin!!...
(alıntı)
hiloş ve ben
-anne sana çagrı atarım
-yavaş atta tutabileyim:P
-naaptın sen şimdi
-çagrını yavaş at dedim:P
-sen içeri git bak BAKİM ben ordamıyım!:=)
-anne yeşil gömlegim nerde?
-orda
-anne küpelerim nerde?
-orda
-anne levis kotum nerde?
-orda
-yawww,orda diyip duruyorsun burda hiçbir yerde yok
-arka bahçeye baktınmı?
-nasıl yanii?!!
-ortalık açılsın diye oraya attım:-/
-annee
-efendim
-annee
-sırtımı kaşırmısın kızım?
-tabii,,,
-anne!
-efendim
-canım annemsin sen benim
-sende benim canım kızımsın
-anne
-efendim
-senden bişi istiyecem
-istemeden önce sırtımı kaşırmısın?
-sen iste heryerini kaşim annem:=)
-hayırdır pek bir iyiligin üstünde?
-ayıpsın anammmm benim,iste kölen olimm..
-lafı uzatacagına ne istiyorsun onu söyle bakimm
-bir hafta sonu arkadaşlarla 2 günlügüne uludag a gidebilirmiyiz?
-olMAZ
-perdeleri yıkarım
-olmaz
-evin tüm camlarını silerim
-duymamış olayım
-anne 6 ay tüm ütüyü ben yapacam
-duymamış olayım konu kapanmıştır!
-jfffjfrfrfnrr!
-sırtımı kaşıyacaktın
-hasan bakkala söyle o kaşısın!!
Gönderen Maranda zaman: Salı, Kasım 06, 2007 0 yorum
Etiketler: anakız diyologları, anne evlat lişkileri, blog
4 Kasım 2007 Pazar
google adres
İnternetin devi yeni bir hizmeti devreye soktu. Üstelik de ücretsiz.
Google'ı arayıp, adres sorduğunuzda kısa sürede sorduğunuz adresle ilgili bilgi alabiliyor; dilerseniz adres haritasının cep telefonunuza resim olarak gönderilmesini isteyebiliyorsunuz.
İnternet devi Google, yine internette bir çığır açıyor. 1-800-GOOG-411 yani (1-800-4664-411) numaralı telefon servisiyle Google'ı arayıp, adres sorduğunuzda kısa sürede sorduğunuz adresle ilgili bilgi alabiliyor; dilerseniz adres haritasının cep telefonunuza resim olarak gönderilmesini isteyebiliyorsunuz.
Şimdilik Türkiye'de geçerli olmayan bu hizmet ücretsiz!
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
google adres
İnternetin devi yeni bir hizmeti devreye soktu. Üstelik de ücretsiz.
Google'ı arayıp, adres sorduğunuzda kısa sürede sorduğunuz adresle ilgili bilgi alabiliyor; dilerseniz adres haritasının cep telefonunuza resim olarak gönderilmesini isteyebiliyorsunuz.
İnternet devi Google, yine internette bir çığır açıyor. 1-800-GOOG-411 yani (1-800-4664-411) numaralı telefon servisiyle Google'ı arayıp, adres sorduğunuzda kısa sürede sorduğunuz adresle ilgili bilgi alabiliyor; dilerseniz adres haritasının cep telefonunuza resim olarak gönderilmesini isteyebiliyorsunuz.
Şimdilik Türkiye'de geçerli olmayan bu hizmet ücretsiz!
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
Etiketler: arap dolması, dres, google
thy
THY
Yolcu: Diyarbakır kaç para?
THY: 58 milyon 500 bin, indirim belgeniz varsa 32 milyon.
Yolcu: İndirim belgesi kaç para?
Yolcu: Trabzon'dan İstanbul'a kaç saat acaba?
THY: Beklemeye alan görevli 'Bir saniye efendim...'
Yolcu: Sağolun iyi akşamlar.
Yolcu: Kars'a yer var mı?
THY: Maalesef yok efendim.
Yolcu: Arada bir yerde falan yok mu, askeriz de.
THY: İndirim belgeniz var mı?
Yolcu: Var komutanım.
Diyarbakır'dan arayan yolcu: İyi günler abi, ben İstanbul'a uçacağım da, pasaport lazım mıydı!
THY: Yolcunun adı lütfen.
Yolcu: Duygu. Ama yolcu benim ve erkeğim!
THY: Uçak akşam beşte efendim.
Yolcu: Doksan beşte mi, çok geç yahu.
Yolcu: İyi akşamlar, Lufthansa'nın uçağı indi mi?
THY: Onların uçağını biz göremiyoruz .
Yolcu: Nasıl göremezsiniz, orası THY değil mi?
Yolcu: İyi akşamlar, Ağrı'ya yer var mı?
THY: Yer yok, dolu efendim.
Yolcu: Acil gitmem lazım, firardayım da.
Kuşkucu bir bayan: Affedersiniz eşim Londra'ya uçuyor, yanındaki arkadaşının adı dilimin ucunda ama hatırlayamıyorum, siz bir bakıp söyler misiniz bilgisayardan?
THY: Yolcu hakkında bilgi veremeyiz efendim.
Bayan: Şey, bari yanındakinin bay mı bayan mı olduğunu söyleseniz, benim için çok önemli.
Terminalde yolcuyu uçağa götüren otobüsü gören Trabzon yolcusu, 'Ula, ben uçak parası verdim, otobüsle gitmem!
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
Etiketler: blog, komikdiyologlar, thy
ANNE KiMDİR / NEDİR? tüm annelere ve adaylara :)
Bir erkek çocuğunkaleminden çıkmış bu yazıyı siz de okuyun lütfen...
ANNE,
dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır ...
Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir !
Ne kadar üzsen de 10 dakka sonra seni affeden zarif bir memeli türüdür,
yağlı bile olsa tiksinmeden sacını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek varlıktır, meleğin süt verebilenidir.
Yarasın diye muhallebinin içine ciğer katarak çocuğuna yediren manyaklı derecesinde yaratıcıdır.
Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve tavalarla maymunluk yapabilen kişidir,
kafayı çocuklarıyla bozmuş, göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakar insan dişisidir.
bulaşık, ütü, vb yaparken bile otomatik olarak çene çalan, kendi kendine konuşan,
"anne ne diyon" dediğinizde
'sen kendi isine bak, bi de senle uğraşmayayım' seklinde asortik cevaplar verendir,
"Ulen eve bi saat geç gelsek vir vir vir" seklinde kadın dırdırı denen mereti erkeklere daha küçükten belletendir,
yemek uzmanı, düzen insanı, bilgili, kültürlü - her şeyi bilen Şahsiyetir yavrularını yol tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir,
dizi dizi incidir lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir,
sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde, "amaaan ben sana daha güzelini bulurum" diyebilen komik bir karakterdir,
''Oğlum aradım yoktun. Bende mesaj atayım dedim sana. Gelince ara beni emi aslan evladım. Şapkasız çıkma o karılarla. Kara börülcem benim öptüm annen'' seklinde mesajlar atabilen, teknolojiyi ısrarla reddeden, kabullenemeyen, kafasına göre yorumlayan bilişim düşmanıdır,
ama dünyanın en güzel kucağına sahip, en güzel kokan, harikulade bir varlıktır
olmadık yerlerde "iyi ki doğurmuşum ulen seni!"
diyen ve benim hatırıma benimle freddy mercury dinleyen bir sabır ağacıdır,
evlatlarını asla ayırmayan, aynı zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir evde
bir yerlere uzandığınız an orada temizlik yapacağı tutan, temizlik konusunda
kayışı kopardığından temizlikçi gelecek diye evi temizleyen balans ı
kaçmış temizlik kaynağıdır, mutfakta yaşayan, evde herkesi idare eden ve geceleri baba denen yasal sevgilisiyle sevişen bir tur canlıdır,
iyiliğin,merhametin, acaaip bir şefkatin, sadakatin, sevginin güçlerini birleştirdiği sonsuz bakiredir !!
oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce, çocuğu mezun olunca, çocuğu gol atınca, çocuğu hasta olunca, çocuğu askere gidince, asmalı kabağı seyredince, dolar yükselince velhasıl buna benzer ota-boka bissürü şeye ağlayabilen, bu mesajı
okurken duygulanıp - gözleri dolabilen, ağlamaya meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır,
son kiiii uç dört;
uzakta dursa da yakın hissedilen, canı hep istenen, asla vazgeçilmeyen, dizinin dibinde olmak istenen, evlatların varlığını varlığına armağan edebileceği,
ıslak - kuru ama heeeep duygulu, tek kadın modelidir !!!
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
Etiketler: anne evlat lişkileri, anneanne, blog
MAYO
Vücudu oldukça güzel olan çok genç ve güzel bir kız, tatilinin hemen her
>gününü kaldığı otelin terasında güneş banyosu yaparak geçirmeye karar
>vermiş. Tatilinin ilk günü mayosu ile güneşlenmiş ama, bakmış ki otelin en
>üst katında onu kimse göremiyor, mayosuz sere serpe güneşlenmeye karar
>vermiş. Tatilinin ikinci günü yine terasa çıkmış ve bu sefer çırılçıplak
>güneşlenmeye karar vermiş. "Olur ki birisi terasa çıkabilir" diye düşünerek
>her ihtimale karşı yanına bu tür bir durumda örtünmek için havlusunu da
>almış. Mayosunu çıkarıp çırılçıplak kaldıktan sonra yüzüstü uzanmış ve
>"güneş her tarafıma değsin" diye düşünerek bacaklarını da biraz ayırmış.
>Çok kısa bir süre sonra merdivenlerden birisinin çıktığını duyarak havlusu
>ile kalçalarını örtmüş. Merdivenleri bir solukta çıkan otelin müdur
>yardımcısı nefes nefese:
> - "Pardon, otelimiz güneşlenmeniz konusunda bir şey diyemez, ama dünkü
>gibi mayonuzla güneşlenirseniz çok iyi olacak" der. Bunun üzerine genç kız
>sakin sakin:
> - "Ne fark eder ki? Beni burada kimse görmüyor, hem bakın biri
>geldiğinde de bu havlu ile örtünüyorum" deyince müdür yardımcısı utanarak:
> - "Tam olarak değil" der. "Çünkü tavanı cam restoranın üzerinde
>güneşleniyorsunuz
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
ZEKÂNIN EFENDİSİ BİLİNÇALTI
ZEKÂNIN EFENDİSİ BİLİNÇALTI
Bilinçaltının temelinde bağlantı kurma vardır. Öğrendikleriniz arasında bağlantı kurarsanız unutmazsınız. Yani ne kadar çok bağlantı, o kadar çok zekâ.
Bilinçaltımızın derinliklerinde sınırsız bilgelik, engin bir güç ve bize gerekli her şeyin olduğunu biliyor muydunuz? Bilinçaltımızı geliştirip kontrol ederek yaşamımızdaki olumsuzlukları değiştirmek mümkün mü? İşte bu sorunun cevabını üç yıldır profesyonel olarak "zihin koçluğu" yapan fizik öğretmeni Zafer Akıncı'ya sorduk. Uzun yıllar öğrencilerin öğrenme modelleri üzerine çalışan Akıncı, "zihin koçu" olmasını şöyle anlatıyor: "Önceden öğrencilerin ya zeki ya da geri zekâlı olduklarını düşünüyordum. 1998 yılında çoklu zekâ uygulamalarıyla tanıştıktan sonra her şey değişti. O yıl hafıza eğitimi aldım. Öğrencilerle yaptığım çalışmalarda gördüm ki bu çocuklarda anlayış, öğrenme ve hafıza sorunu yok. Anladım ki öğrenmeyi etkileyen hafıza ve zekânın dışında bir faktör daha var. Onun da bilinçaltı olduğunu keşfettim."
Vizyoner Eğitim Danışmanlık Merkezi'nde "zihin koçluğu" yapan Zafer Akıncı, öğrenme problemi yaşayan, kötü hatıralarından kurtulmak ve bilinçaltını kontrol altına almak isteyenler için sorularımızı cevaplandırdı.
Bilinçaltını kısaca tarif eder misiniz?
Amerika'da bilinçaltı konusunda uzmanlardan biri "Bir gemi düşünün, bütün tayfaları bilinçaltıdır. Her şeyi yapan onlardır. Bilinç de kaptandır. Kaptan emir verir, duygularıyla 'şunu yapma' derse, bilinçaltı ona itaat eder. Çünkü gemiyi kontrol eden esas işi yapan bilinçaltıdır." diyor. Kaptanı yani bilinci etkileyen faktörler vardır. Bunlar anne, baba, kardeşler, arkadaş çevresi, televizyon vb.
Bir çocuk doğduğunda en az 400 defa "yapamazsın, edemezsin" sözünü işitiyor. Bilinç bunu hemen algılıyor ve bilinçaltına kaydediyor. Psikolojide buna "Kendini gerçekleştiren kehanet" deniyor. Bu olumsuz şartlanma, insan zihnini kötü yönde etkiliyor.
Bilinçaltını kullanarak öğrenme nasıl gerçekleşir?
Aslında bizim bütün öğrenmelerimiz bilinçaltında olur. Bilinçaltı bağlantılarla çalışır. Bana getirilen bir öğrencinin ebeveyni "Hocam bu çocuk matematiği sevmiyor." demişti. Çocukla matematiği neden sevmediğini bulmak için konuştuk. Konuşurken ilkokul döneminde yaşadığı bir anısını anlattı. Matematik öğretmeni derste soru çözerken yanlış cevap verdiği için çocuğu öğrencilerin arasında küçük düşürmüş. Çocuk bilinçaltında bağlantı kurmuş, matematik işlemlerini görünce kendisini aşağılanmış hissediyor. Öğrenciyle bir bilinçaltı çalışması yaptık. "Çok güzel bir anını düşün" dedim. Kendini çok iyi hissettiği sırada -tabiî gevşemiş bir halde alfa konumunda, duyusal yoğunluk yaşayarak- tahtaya matematik dersinden uzun formüllerden birisini yazdım. "Şimdi gözünü aç!" dedim. Gözünü açınca formülü gördü. "Şimdi gözünü kapat" dedim. Bir iki kere daha bunu uyguladık. Yaptığım şey şu; matematik formülleriyle çocuğun güzel anıları arasında bağlantılar kurduruyorum. Çocuk, sene sonunda takdirname aldı. Matematiği de beş oldu.
Velilerimizin çok kullandığı bir şey var: Meselâ çocuk matematik dersinden ödevini yapmaya çalışıyor, fakat yapamıyor. Veli de sinirlerine hakim olamayıp çocuk anlamadı diye bağırıp çağırıyor veya tokadı yapıştırıyor. Farkında olmadan çocuğun bilinçaltında matematik dersiyle azar ve tokat arasında bağlantı kurduruyor. Bu da ileride o çocuğun matematik dersini sevmemesine ve yapamamasına neden oluyor. Antony Robbins diyor ki "Annem bana sigarayı nefret ettiren kadındır. Birgün annem, 'Oğlum sigara içmek ister misin?' diye sordu. Ben de 'Evet' dedim. Bir hafta kavanozun içinde beklemiş, ıslanmış, iğrenç kokan sigarayı verdi ve 'İçeceğin şeyin kokusunu al.' dedi. İçimde öyle bir bağlantı oluştu ki ne zaman sigara görsem midem bulanıyor."
Bilinçaltı çok güçlüdür. Bağlantılarını yapar ve sizin fizyolojinizi ona göre ayarlar. Farkında olmasanız bile bilinçaltı bağlantıları eğitimde, ailede ve her türlü ilişkide kullanılır. Ne yapmanız gerektiğini bağlantılar kurarak ayarlar. Bu eğitimde çok daha önemlidir. Bir şeyi başaramayacağınıza inanırsanız onu başaramazsınız.
Bilinçaltıyla öğrenme tekniklerini hangi temele bağlıyorsunuz?
Bilinçaltının temelinde bağlantı kurma vardır. Öğrendikleriniz arasında bağlantı kurarsanız unutmazsınız. Hafızası zayıf olan bir çocukla görüşüyorum. Çocuk ateri oyunlarında muhteşem. Labirent tipi oyunlarda bütün labirentleri sayabiliyor. "Nasıl tutuyorsun bunu aklında?" dedim. "Hocam, çok zevkli." dedi. Labirent isimleriyle bilinçaltı arasında zevkle bağlantı kurmuş. Hafıza teknikleri, çoklu zekâ uygulamaları, konsantrasyon eğitimi, hızlı okuma teknikleri bunların hepsi bilinçaltı bağlantı tekniğiyle öğretilir. Zaten fizyolojik olarak da böyle. Beynimizde nöronlar var. Bütün nöronların arasında bağlantı kurduğunuzda zekâ oluşuyor. Yani ne kadar çok bağlantı, o kadar çok zekâ. Herkeste yaklaşık 100 milyar nöron var ama nöronlar arasındaki bağlantı kombinasyonu sınırsız.
Temel prensip bağlantısını, bilinçaltında eğitimcilerimiz kullanmalı. Meselâ ben ders anlatırken hiçbir zaman konunun ismini önceden söylemem. Her konuya hazırladığım küçük hikâyelerle başlarım. Örneğin "Nişanlı güzel bir bayan laborant, deney yapıyor. Deney yaparken birden parmağındaki yüzük, deney yaptığı sıvının içine düşüyor. Ağlayarak profesörün yanına koşuyor diyor ki 'ben mahvoldum, alçak adam bütün herşey yalanmış.' Profesör soruyor; 'ne oldu kızım' diye. 'Bu adamın sevgisi yalanmış' diyor. Profesör, 'Nerden anladın?' deyince o da 'yüzüğüm sıvının içine düştü ama dibe batmadı, sıvının öz kütlesi altının öz kütlesinden küçük olduğu için batması gerekirken yüzüğüm batmadı. Demek ki altın değilmiş bunun herşeyi yalan." Ve diyorum ki "Çocuklar kaldırma kuvveti hayatınızı kurtarır, kendinizi kandırtmayın." Herkes gülmeye başlıyor. Böylece güzel bir duygu oluşuyor konu hakkında. Şimdi ben ne anlatırsam anlatayım onlar anlayacaklar. Bu yöntem dersin başında 5 dakikamı alıyor. Sonra "Hocam ne kadar kolay bir konuymuş." diyorlar. Psikolojide buna "çapa" deniyor. Mizah yaparak çocukların kafasına çapalar atıyorum.
"Çocuklar şimdi çok zor bir soru soracağım bunu yapan her soruyu çözer." diyorum. Halbuki sorduğum soru çok basit. Tabiî çözüyor çocuk. "Hocam hani zordu" diyor. "Aslında zor da size kolay geldi, işte bir zor soru daha" diyorum, gülmeye başlıyorlar. Beyinlerinde bağlantı kuruyorum. Zor soru deyince mizah anlıyorlar. Bağlantıyı güçlü kurduğumuzda %95 başarı alıyoruz. 14 kişilik bir sınıfta yaptığım çalışmalar sonunda 11'i Milli Eğitim başarı sınavında ilk 50'ye girdi. Bunu tüm derslerde uygulayabilirsiniz. Bilinç ve bağlantı tekniği artı mizah. Meselâ gazlarda kaldırma kuvvetiyle ilgili bir formül vardır. P.V=N.R.T çocuklara ben "Palavracı Nurettin" deyince gülüyorlar. Formül komik geliyor.
Eğitimde bu tekniklerin uygulanması gerekir. Bu bakış açısını kazandırmak lâzım çocuklara. Bir öğrencim var. Psikoloğa götürmüşler IQ testinde geri zekâlı olduğu tespit edilmiş. Halbuki IQ testi, zekânın tümü için yapılan bir test değil, sadece sayısal ve sözel zekâyı ölçüyor ve her insanda 20'ye yakın zekâ türü var. IQ testi sonucu geri zekâlı olduğu söylenen çocukla çalışmaya başladık. Ona 10 tane kelime verip "Say" dedim. "Hocam, biliyorsunuz bunu sayamam." dedi. Perişan olmuş çocuk, ailesi de kendisi de geri zekâlı olduğuna ikna edilmiş. İki buçuk ay özel bir çalışma yaptık. Şimdi bana diyor ki "Hocam dünya hafıza şampiyonasına nasıl başvurabilirim?" Özgüven kazandı; çünkü yapabildiğini gördü.
Bilinçaltıyla öğrenme teknikleri herkese uygulanabilir mi?
Herkese uygulanabilir. Özel bir şart gerekmiyor. Bilinçaltı sadece psikologların tapusunda olan bir konu değildir. En muazzam organımız olan beynin nasıl kullanılacağını öğrenmemiz gerekir. Eğitimciler özellikle bilinçaltını bilmediği için birçok çocuğu harcıyor. Öğretmenler olarak verdiğimiz mesajlar çocuğun beynine ne olarak gidiyor, nasıl sonuçlar doğuruyor, öğrenmemiz lâzım. Anne babaların da bilinçaltı konusunda etraflıca bilgi almaları gerekir. Çünkü her insan deha beyniyle doğar.
Bilinçaltımızın kapasitesi ne kadardır?
Beyni tanıdıkça bilimadamları şu tespiti yapıyor: "Gerçekten muazzam sınırsız bir yapı." Oysa veliler çocuklarının bilinçaltını "yapamazsın, edemezsin, ahmak" gibi sözlerle dolduruyor. Ve bunlar sürekli kayıt ediliyor. Bu şekilde çocuğun beyni şartlandırılıyor. Sonra da öğretmenler çocuğun hayatını karartıyor. Hepsi için demiyorum; çünkü bu teknikleri bilmediği halde öğrencilerini çok iyi yetiştiren öğretmenler var.
Bilinçaltı öğrenme teknikleriyle hangi yaşlardaki öğrencilerden daha fazla verim alıyorsunuz?
En çok ortaokul düzeyindeki öğrencilerle çalıştım. ÖSS düzeyinde de verim aldım. Ortaokul çok önemli bir çağ; tam karakterin oluştuğu, bilinçaltının oturduğu bir dönem. 11-12 yaşına kadar çocuklar çok iyi eğitilmelidir.
Her ders için aynı teknikle mi yoksa ayrı ayrı tekniklerle mi eğitim veriyorsunuz?
Aslında ben ilk başladığımda fotografik hafızayı kullanıyordum. Ondan sonra çoklu zekâ uygulamalarını keşfettim. Sonra konsantrasyon, hızlı okuma ve NLP tekniklerini öğrendim. Ve bunların hepsini birleştirerek "bütünleşik zihin gelişimi" adında bir öğrenme modeli uygulamaya başladım.
Bütünleşik zihin gelişimi modelini biraz daha anlatır mısınız?
Bu sistemle insanlara zihninin nasıl çalıştığını öğretiyoruz. Yani ben çocuğa "Tarih dersini böyle çalışmalısın" demem, "Senin zihnin böyle çalışıyor, aklında böyle tutabilirsin." derim. Çocuk zaten zihnini keşfedince nasıl çalışacağını kendisi buluyor. Başarılı çocuklar bunları kullanıyor zaten. Başarısız olan öğrenciler ise "İllâ böyle çalışacaksın." diye bizim koşullandırdıklarımız.
Şu ana kadar 270'in üzerinde öğrenciyle çalıştım. 270 tane ayrı ayrı beyin çalışma sistemi buldum. Biz insanlara nasıl yapacağını öğretiyoruz. Bu yanlış. Önemli olan beynin nasıl çalıştığını anlatmak.
Geçenlerde bir hadise yaşadım. Velinin bir tanesi dedi ki "Hocam bu çocuk ders çalışırken ayakta geziyor. Ben de oturtuyorum". Çocukla konuştum. Yaptığım testlerde de çocuğun "kinestetik" yani dokunsal bir yapısı olduğu ortaya çıktı. Bedeniyle anlayan bu çocuğu oturtuğun an dersi anlayamaz. İşte veliler bunları bilmedikleri için çocuğu koşullandırıyor. On kere çocuğun kafasına vursanız bir daha kalkıp dolaşamaz ama dersini de anlayamaz. Sonra da "geri zekâlıyım" diye kendini etiketler, inanç oluşturur. Çocukları bir şeylere zorlamadan önce iyi analiz yapmak gerekir.
Küçük yaşlarda bilinçaltıyla öğrenme eğitimi almış bir öğrencinin ileriki yıllarında aldığı bu eğitim etkisini korur mu?
Küçük yaşlarda verdiğimiz böyle bir eğitim, çocuğun ileriki yaşlarında da avantaj sağlar. Çocuk, zihnini tanıdığı için öz güveni gelişir; karakteri oturur. Biz çocukların zihinlerinin nasıl çalıştığını önemsemiyoruz. Başarısız olduklarında ise onları suçluyoruz.
Verimli bir bilinçaltıyla öğrenme eğitimi kaç seansta tamamlanıyor?
Bilinçaltı teknikleri dediğimiz öğrenme modelinde sihirli değnekle dokunup bir şeyleri değiştirmiyoruz. Çocuk nasıl öğreniyorsa öyle öğretiyoruz. Beynin grafiğini çıkarıyoruz. Çalışmalarımız genellikle bir ay sürüyor. Bilinçaltı tekniklerini kullanarak konsantrasyon, öğrenme, motivasyon, hedeflere kilitlenme eğitimlerini veriyoruz. Konsantrasyon çok önemli. Öyle öğrencilerle karşılaşıyorum ki "Beş dakika dersin başında duramıyorum." diyor ama "Yüzüklerin Efendisi" filmini üç saat gözünü kırpmadan izliyor. Konsantrasyon bozukluğu olan çocuk üç saat nasıl otuyor? Sorun konsantre bozukluğu değil dersi nasıl çalışacağını bilmiyor. Biz derse konsantre olmasını sağlıyoruz.
BAŞARI İÇİN BİLİNÇALTINI PROGRAMLAMA İPUÇLARI
1- Bilinçaltınızda her sorunun cevabı vardır. Uykuya dalmadan önce bilinçaltına "Sabah altıda kalkacağım." emrini verirseniz sizi tam saatinde uyandıracaktır.
2- Her gece yatarken kendi kendinize söylediğiniz olumlu ifadeler sağlığınızın kusursuz olması yönünde olsun; bilinçaltınız buyruğunuzu yerine getirecektir.
3- Bir kitap ya da harika bir tiyatro eseri yazmak, fevkalâde bir konuşma yapmak istiyorsanız, bu fikri sevgiyle hissederek bilinçaltınıza iletin; o da size istediğiniz karşılığı verecektir.
4- Asla "bunu yapamam" ya da "şunun olması imkânsız" gibi sözler söylemeyin. Bilinçaltınız bunu yalın anlamlarıyla alacak ve bu düşüncelerden dolayı yapmak istediğiniz şey için yeteneğiniz olmadığını kabul edecektir.
5- Size zarar verecek ya da canınızı yakacak şeyler düşünmeyin. Çünkü neye inanırsanız onunla karşılaşacaksınız.
6- En doğru şekilde düşünüp hissetmeye başlarsanız huzurlu bir zihne sahip olmanız kaçınılmaz olur. Bilinçaltınız, zihninizden geçirip doğru olduğunu iddia ettiğiniz her şeyi kabul edecek ve size bunu yaşatacaktır.
7- Bilinciniz kapıdaki bekçidir. En önemli işlevi bilinçaltını, yanlış izlenimlerden korumaktır. İyi şeylerin olabileceğini ve
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 1 yorum
Etiketler: bilinçaltı, blog, yaratıcı zeka
Bazı ilginç bilgiler
İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.
Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelir.
Kanada, Kızılderili dilinde "büyük köy" anlamına gelmektedir.
İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.
Sahra Çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.
Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.
Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı. 1878 yılının Şubat ayında Connecticut New Haven'da yayınlanmıştı.
Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.
ABD'de, yasları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.
Ortalama bir erkek, hayatinin 3350 saatini traş olmak için harcar.
Geçen 3 bin 500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.
Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.
Günümüzde, evlenenlerin yarısı boşanmaktadır.
Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
Her 25 kişiden biri astım hastasıdır.
Uranüs, çıplak gözle görülebilen bir gezegendir.
Kaptan Cook, Antarktika hariç bütün kıtalara ayak basan ilk insandır.
Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır.
Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
Charles Dickens, uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sadece yüzünü kuzeye dönerse uyuyabileceğine inanıyordu.
Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya 'nın Ishigaki Adası'nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
Kış aylarında, Moskova'daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alanı kaplar.
Rusya'da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir.
Norveç'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer.
Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
Hindistan'daki yıllık doğum sayısı, Avustralya'nın toplam nüfusundan fazladır.
Rusya'nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır.
Tarih boyunca yeryüzünde bulunan altın 200 kat daha fazlası okyanuslarda bulunmaktadır.
Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.
Rodin'in ünlü 'Düşünen Adam' heykeli aslında İtalyan şair Dante'nin portresidir.
En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa'dır.
Sihirli sözcük 'abrakadabra' ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.
Marilyn Monroe'nun altı ayak parmağı vardı.
Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay'da düello yapmak yasaldır.
Eiffel Kulesi'nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak var.
Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.
Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor. Sizi gizliyor.Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamamalarını sağlıyor...
Sivrisineğin kulağımıza işkence gibi gelen vızıltı sesi onun saniyede 500 kez kanat çırpması yüzünden oluşur.
Hiçbir kağıt parçası 8 defadan fazla ikiye katlanamaz!!
Dişçiler diş fırçalarının tuvaletten en az iki metre uzakta tutulmasını tavsiye ediyorlar, sıçrama nedeniyle havaya karışan partiküllerden fırçanızın korunması için!!
Kupa papazı bıyıksız olan tek papazdır!!
Üzerinde barkodu bulunan ilk ürün Wrigley's marka sakızdı.
Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir!!
Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!
Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.
İnci sirkeye konulursa erir.
Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.
Bir fare bir deveye oranla daha uzun süre susuzluğa dayanabilir.
İnsan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır; aksi halde kendi kendini sindirir.
Bir bardak taze şampanyanın içine bir kuru üzüm atarsanız, üzüm asansör gibi bardağın altından üstüne üstünden altına sürekli dolaşır.
Eğer ağzımıza attığımız bir şeye tükürüğümüz değmese, onun tadını anlayamayız.
Erkek peygamber devesi dişinin kokusunu 7 mil öteden duyabilir.
Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler.
Lübnan'da dişi bir hayvanla cinsel ilişkiye girmek serbesttir, ama erkek hayvanla yasaktır.
McDonalds'ın karının yüzde 40'ı çocuk menüsü satışından gelir.
Her insanın dilinin izi de parmak izi gibi farklıdır..
Tarihi film Ben Hur'da çekim ekibinin fark etmediği kırmızı bir otomobil görünür.
Her gün doğan çocukların ortalama 12'si yanlış anne babaya verilmektedir.
Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır.
1950'den önce kenevir, ağaç kabuğu ve marijuana yaprağı kullanılarak yapılırdı.
Çikolatanın köpekleri öldürdüğü doğrudur. Onların kalbine ve sinir sistemine zarar verir.
Yarım kilo kadar çikolata küçük bir köpeği öldürebilir.
Birçok ruj çeşidi balık pulu içerir.
Katil balinalar köpekbalıklarının midesine alttan torpil gibi vurarak onları öldürür.
Donald Duck çizgi filmleri Finlandiya'da yasaklanmıştır. Nedeni kahramanların don giymemesidir.
Ketçap 1830'lu yıllarda ilaç olarak satılırdı.
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
Etiketler: blog, ilginç bilgiler
HİNT FELSEFESİNDEN...
Düşünmeye vakit ayır; Düşünce güç için kaynaktır.
Eğlenceye vakit ayır; Eğlence gençliğin sırrıdır.
Okumaya vakit ayır; Okuma bilginin pınarıdır.
Duaya vakit ayır; Dua, güç anlarda direnmenin desteğidir.
Sevmeye vakit ayır; Sevme yaşamı tatlı kılandır.
Anlaşmaya vakit ayır; Anlaşma hoşgörünün anahtarıdır.
Gülmeye vakit ayır; Gülme ruhun müziğidir.
Vermeye vakit ayır; Verme günün aydınlığıdır.
İşini yapmaya vakit ayır; İş, huzurun kaynağıdır.
Teşekküre vakit ayır; Teşekkür, yaşam pastasının kremasıdır
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
Etiketler: blog, hint felsefesi, yaşam felsefesi
Parçalanmış güzelliklerin de mutlaka önemli sebebi vardır
Yorganın çok eski olduğu açıkça görülüyordu. İpek parçaların çoğu ek yerlerinden ayrılmıştı, ama hala çok güzeldi. Patchwork öğretmeni, hepimizin görebilmesi için yorganı biraz daha kaldırdı. "1800'lü yılların ortalarında çok popüler bir desenmiş bu. Şu çeşitliliğe bir baksanıza. Bu yorganı satın aldıktan sonra orijinalinin daha büyük olduğunu fark ettim. Birisi yorganı ikiye bölmüş!" sınıftaki herkes üzüntüsünü dile getirdi. Böyle güzel bir yorganı kim parçalayabilirdi ki?
**********************************************************************
Batı'ya doğru yol alan bir vagon; 1852...
Katherine, yorganı kız kardeşi Lucy'nin ve kendisinin üzerine çekerken, son 3 yılda olanları düşünmeye başladı. Bugün çok mutlu bir gündü, Ktaherine ve Lucy aynı güne rastlayan doğum günlerini kutlamışlardı. Katherine 13'üne, Lucy ise 3'üne basmıştı. Kız kardeşi dünyaya geldiğinde, Katherine 10 yaşındaydı. Bir kız kardeşi olmasına nasıl da sevinmişti!Fakat Lucy 1,5 yaşına geldiğinde, büyük bir trajedi yaşadılar. Anneleri öldü. Bu olaydan kısa bir süre sonra, babaları minik ailenin Batı'ya göç etmesine karar verdi. Her şeylerini sattılar, dağıttılar ve kalan birkaç parça eşyalarını bir vagona doldurup, yol çıktılar. O gün doğum günlerini kutlamışlardı ve çok mutluydular, ama Katherine titrediğini hissetti ve o çok değerli yorganı kardeşiyle kendi üzerine çekti. O yorgan annesinden ve evinden kalan en değerli şeydi.
Lucy, Katherine'i düşüncelerinden ayırdı: "Bana bir öykü anlat." Diye yalvardı. "Bana yorgan öyküsünü anlat."
Katherine gülümsedi. Her gece aynı şeydi. Lucy, yorgan hakkında anlattığı öykülere bayılıyordu, Katherine de anlatmaya. Bu öyküler ona eski mutlu günlerin anımsatıyordu. "Hangisini?" diye sordu. Lucy elini yorganın üzerinde gezdirdi ve çiçekli açık mavi yamanın üzerinde durdu parmağı. "Bunu Katy," dedi ve ablasına baktı. Nasılsa, Lucy'nin parmağı hep bu çiçekli mavi parçayı seçiyordu. Bu onun en sevdiği öyküydü. "Peki"dedi. Katherine, "bu kumaş parçası, kızıl saçlı bir kızın parti giysisinden alınmıştı. Adı Nell'di bu kızın ve herkes Nell'in kasabanın en güzel kızı olduğunu düşünüyordu..."Çok geçmeden, Lucy uykuya daldı, ama Katherine'nin gözü yorgandaydı. Her parçanın bir özelliği var diye düşündü ve yorganı oluşturan yamaların öykülerini anlatmaya başladı kendi kendine. Evi, arkadaşları, annesi ve mutlu günlerini anımsamaya başladı...Bu harika yorgan Katherine'nin yaşamına renk katan tek şeydi, çok geçmeden o da uykuya daldı.
Günler çok yavaş geçiyordu ve minik aile Batıya doğru yol alıyordu. Zorlu bir yolculuktu, ama hepsi de olabildiğince neşeli olmaya ve önlerindeki yeni yaşamları hakkında düş kurmaya çalışıyordu. Her gece yorgan öyküleri sürüyordu.
Lucy hastalanıp ateşlendiğinde, tam üç haftadır yollardaydılar. Katherine, Lucy'nin iyileşmesi için elinden gelen her şeyi yaptı. Gündüzleri vagonda Lucy'nin yanında oturuyordu. Saçını okşuyor, yastığını düzeltiyor, ona şarkılar söylüyordu. Akşam olunca da yorgan öykülerini anlatmaya başlıyor ve uykuya dalan Lucy'ye sarılıyordu. Katherine'in yüreği, kardeşine bir şey olursa kaygısıyla yanıp tutuşuyordu. Yorganı üstlerine sıkıca örtüyor ve altında gözyaşı döküyordu.
Bir gün akşamüzeri, kamp kurdukları yerde Katherine Lucy'yi dinlenmesi için yatırdı ve yakındaki dereden su almaya gitti. Yavaş yavaş dereye doğru yürümeye başladı. Suyun sesi insanı sakinleştiriyordu. Yeşil çimenlere uzandı ve mavi gökyüzüne baktı. Biraz daha oyalandıktan sonra dönmeye karar verdi. Yerinden kalktı, ağır kovayı eline aldı ve vagona doğru yürüdü. Küçük tepeyi aştıktan sonra vagona doğru baktı ve dondu kaldı olduğu yerde. "Bir mezar"Lucy!" diye çığlık attı. "Lucy! Lucy! Lucy!" Kova Katherine'in elinden düştü, deli gibi koşmaya başladı. Yanaklarında yaşlar süzülüyordu, kalbi göğsünden dışarı fırlayacakmış gibi geldi, vagona ulaştı ve içeri girdi. Bütün bedeni kontrolsüz bir biçimde titriyordu. Yorgan Lucy'nin yatağının üzerinde katlanmış duruyordu. Birtakım adamların yanında duran babasına doğru yürüdü bir sis perdesini aşarak. Lucy'nin cansız bedeni babasının kollarındaydı. Babası ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözleriyle Katherine'e baktı ve "Artık huzur içinde"dedi. Katherine sadece "evet" anlamında başını sallayabildi. Acıdan uyuşmuş bir halde döndü. O sırada oradaki kadınlardan biri kolunu omuzuna attı ve "çok üzgünüm Katherine"dedi, "onu bir şeye sarmamız gerek. Çok büyük bir şey olması geremiyor."
Katherine vagona girdi. Makası buldu. Yorganı aldı ve yüreği kan ağlayarak, yorganı ortasından ikiye ayırdı.
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
Etiketler: blog, hikaye, parçalanmış güzellik, vagon.yolculuk
Keçecizâde Fuad Paşa, Girit ve Rus Çarı
Keçecizâde Fuad Paşa Rusya’da görev yaptığı sıralarda bir gün Rus Çarı Keçecizâde Fuad Paşa’ya takılır ve der ki:
-Paşa, şu Girit’i bize satsanız!
Paşa:
-Hay hay, satalım ekselans.
Rus Çarı:
-Kaça satarsınız?
Paşa:
-Ekselans, bilirsiniz ki Girit’i yirmi sene gibi uzun bir zamanda ve binlerce şehitle aldık. Ancak aldığımız fiyata satabiliriz!
Kaynakça: Anonim
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
Etiketler: blog, girit, keçicizade fuat paşa, rus çarı
DÜNYANIN EN GÜZEL ATASÖZLERİ
Yazan: Pembe Candaner
Dünya atasözleri
Bugün, yılların damıttığı tecrübeler konuşsun istiyorum, onların tarihe kazıdıklarını yazmak istiyorum. Ülkeler değişse bile ’insan’ aynı, kadın ve erkek aynı...
İşte size bu Pazar dünyadan seçme sözler. Her birini okuduktan sonra bir süre düşünüp diğerine geçin lütfen, gözler kapalı tabii...
- Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir. (Brezilya)
- Hiçbir mutfak iki kadını alacak kadar geniş değildir. (Sudan)
- Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çıkarır. (Bolivya)
- Sis yelpazeyle dağıtılmaz. (Japonya)
- Şöhret kabiliyetin gölgesidir. (İngiltere)
- Güzellik, tabiatın kadınlara verdiği ilk hediye, aynı zamanda geri aldığı ilk şeydir. (Şili)
- İnsan dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır. (Moğolistan)
- Ağaç ne kadar yüksek olursa olsun, yaprakları yine de yere dökülür. (Çin)
- Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir. (ABD)
- Kadınlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman ağlarlar. (Venezuela)
- Kadın gölge gibidir, kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasından koşar. (Kongo)
- Evlenmeden önce gözlerinizi dört açın. Evlendikten sonra yarı yarıya kapatın. (Portekiz)
- Mutluluk herkesin hayatından bir kere geçer. (Venezuela)
- İnsanlar yaşadıkça ihtiyarladıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça ihtiyarlar. (İskoçya)
- Gerçek sevgi ayrılıkta unutulmaz. (Belçika)
- Biri öteki kadar zengin olunca, kardeşler birbirlerini severler. (Uganda)
- Evlilik bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içindekiler de çıkmak için uğraşıp dururlar. (Tayland)
- Yaşını söyleyen kadın ya genç olduğu için kaybedecek bir şeyi yoktur ya da yaşlı olduğundan kazanacak bir şeyi yoktur. (Malezya)
- Çabuk gelen kötü şans, geç gelen iyi şanstan iyidir. (Arnavutluk)
- Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet. (Çin)
- Bilgi inancın düşmanıdır. (Anonim)
- Erkek yaşını saklamaya, kadın ise saklamamaya başladığı zaman yaşlanmıştır. (Peru)
- Ömrünün sonuna kadar eşeğe binmektense, bir yıl ata binmek yeğdir. (Hollanda)
- Üç taşınma bir yangına bedeldir. (Japonya)
- Nisan yağmuru Mayıs çiçeği getirir. (Kanada)
- Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer. (Kenya) - Yatağa yattığın zaman, problemlerini elbiselerinde bırak. (Hollanda)
- Büyük acılar sessizdir. (İtalya)
- Küçük üzüntüler konuşurlar, büyük dertler dilsizdir. (Nijerya)
- Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir; birlikte çalışmak başarıdır. (ABD)
- İdealler yıldızlar gibidir, onları tutmak mümkün olmaz, ama karanlık gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler. (Fransa)
- Yalan dört nala gider, gerçek adım adım yürür, fakat gene de vaktinde yetişir. (Norveç)
- Biri sizi bir kez aldatırsa suç onundur. İki kez aldatırsa suç sizindir. (Romanya)
- Bir şekilde doğar, fakat bin bir şekilde ölürüz. (Yugoslavya)
- Hak yenir ama hazmedilmez. (Yunanistan)
- Bir adam en çok sevgilisini, en iyi şekilde ailesini, en uzun da annesini sever. (İrlanda)
- İntikam soğuk yenen bir yemektir. (Fransa)
- Belli düşman gizli dosttan yeğdir. (Türkiye)
Kaynak : SABAH
Gönderen Maranda zaman: Pazar, Kasım 04, 2007 0 yorum
Etiketler: atasözleri, blog, sabah
3 Kasım 2007 Cumartesi
yemek daveti
bir kaç gün önce harika bir yemek daveti vardı,kardeşimin evinde sevgili yengemin hünerleri eşliginde siirt yemekleri yedik..
bende bu sülale bu arkadaş gurubu oldukça besili inek lere benzemem kaçınılmaz olacak...
menüde:
perde pilav
içli köfte
arap dolması(parça etli ev ekşili)
ev baklavası
diger ara yemekleri yazmıyorum bile..yattı fişhing yan going diyim her seferinde damak orgazmını yaşıyorumm:=))
yigenim eroo elinde tepsii,bense masa başında kendimden geçmiş resimlerimi asla koymam karizmayı süründürmiyeyim diye:P
her davet eden sanki ben afrikadan kıtlıktan geliyomuşum gibi inanılmaz sofralar kuruyorlar,bana yemek yedirme savaşındalar resmen,az kaldı ölmeme ama mutluluktan:PPP
Gönderen Maranda zaman: Cumartesi, Kasım 03, 2007 0 yorum
Etiketler: arap dolması, baklava, blog, içli köfte, kitel, perde pilav
benim objektifimden..
Gönderen Maranda zaman: Cumartesi, Kasım 03, 2007 0 yorum
Etiketler: balıkçılar, karaköy, rıhtım
YASLI CIN
Adamın biri bara girmiş.. Üç duble viski içtikten sonra barmene "Ödeyecek
param yok" demis..
"Ama cebimde 25 santimlik bir piyanist var. Sana
istedigin herşeyi çalabilir.."
"Hadi ordan sarhoş" herif" demiş, barmen..
Adam elini cebine atmis. Çıkarmış 25 santim boyunda bir piyanist. Piyanosu
da önünde..
Barmen şaşkın şakın "Türk marşı" diyebilmis..
Bir döktürmüş 25 santimlik piyanist, Mozart'ı..
allah, allah."Bu nasıl iş"
demiş barmen şaşkınlık içinde..
"Hurdalıkta bir lamba buldum, bin yıllık.. Parlatmak için ovarken içinden
bir cin çıktı.. Bin yaşında.. Çökmüş.. Bitkiin... Kulakları da zor
duyuyor..
"Elini öbür cebine atmış, bir eski lamba çıkarmış. Barmen'in önüne
koymuş...
"Ovala ve bir dilek tut" demiş
Barmen lambayı ovalamış... ve hakikaten ihtiyar, ayakta bile zor duran bir
cin çıkmış karşısına. Bir eli kulağında
"Haa.. Hii.." deyip duruyor..
Barmen: "Burada bu sigara dumanı ve içki kokulari arasında, iki ciğerim de
perişan hale geldi.. Bana iki yeni ciger ver" demiş, barmen..
Hooop!.. Barın başında, pala bıyıkları, heybetli serpuşları, rengarenk
kılıkları ile iki Yeniçer, belirivermiş. .!
"Ama ben yeni çeri degil, yeni ciger istemiştim" demiş barmen..
"Ya ben..!" demiş adam.. "Ya ben 25 santimlik piyanist mi istedim
sanıyorsun!.. "
Gönderen Maranda zaman: Cumartesi, Kasım 03, 2007 0 yorum
Etiketler: cin, fıkra, komik, komik blog
Ünlülerden Diyologlar
•Oğlum, sen aşık olmadın. Aşık olduğunda ben sana söylerim... Gelinim Olur musun? programından kayınvalide namzetleri Semra Hanım.
Gönderen Maranda zaman: Cumartesi, Kasım 03, 2007 0 yorum
Etiketler: komik, komik blog, komik diyolog, ünlüler
ÇİÇEKCİNİZ
www.milliyet.com.tr
DOST SAYFALAR
YAŞAM DERSİ
Sadece De ki ; Yanımdadır. Çünkü ne altın, Ne toprak Ne sevgili, Ne hayat, Ne ölüm, Ne huzur, Ne de keder Daima seninle kalmaz...
H. Lawrence
**************************************************
**IQ’ lar eşit olmadıkça insanlar eşit değildir''
**************************************************
Kalbini dünün üzüntüleri, yarının endişeleri ile doldurursan, şükredeceğin bugünün olmaz.
*************************************************
GÜZEL LİNKLER
Şimdi Kayıt Ol:
SEVEREK İZLEDİĞİM FİLİMLER
- BAKIŞ AÇISI(bır suikastın farklı açılarla anlatımı,bayıldım!)
- SU DÜNYASI-Waterworld-Kevin Costner(böyle bir gelecek ihtimalı çok etkilemişti beni)
- İnsanlar Yaşadıkça (1953) -From Here to Eternity (çok eski ama harika bir filim)SAVAŞ
- Esaretin Bedeli-Shawshank Redemption (izlemekten bıkmadığım tek filim)
- Kapıdaki Düşman-Enemy at the Gates (zevkle izlediğim filimlerden biri)SAVAŞ
- Ölüm Kadına Yakışır-Death Becomes Her(Bruce Willis,Goldie Hawn,Meryl Streep)KOMEDİ
- Eternity and day- Eleni Karaindrou(filmin müziği harikadır)
KİŞİSEL GELİŞİM KİTAPLARI
- Tibet'in Gençlik Pınarı 2. Kitap
- Tibet'in Gençlik Pınarı 1. Kitap
- Ruhsal Şifa -Dora Kunz
- Geçmiş Yaşamlar Ölümsüz Ustalar- Dr. Briane L. Weiss
- Işığa Bir Adım Kala- Dr. Melvin Morse
- Yaratıcı İmgeleme -Shakti Gawain
- Enerjilerle Pratik Şifa -Donna Eden
- Olgunluk- Osho
- Farkındalık- Osho
- Yakınlık- Osho
- Yaratıcılık -Osho
- Aura ve Çakra Kullanma Kılavuzu - Karla Mc Laren
- Müthiş Sır- Mike Hernacki
- Çocuğunuzla Birlikte Büyüyün - D.Corkille Briggs
- Başarı Korkusu- Martha Friedman
- Sevgi Korkudan Özgürleşmektir - Gerald Jampolsky
- Çekim yasası -Nil Gün
- Geçmişin Gölgeleri - Nil Gün
- Örselenmiş Cinsellik - Aline P.Zoldbrod
- Ruhsal Büyüme - Sanaya Roman
- Gelişen Ruhlar İyileşen Yaralar - Lise Bourbeau
- Doğru Sorular - Debbie Ford
- Gölgenin Sırrı - Debbie Ford
- Pozitif Gücün Büyüsü - Louise Hay
- Düşünce Gücüyle Tedavi - Louise Hay
- Yol Ve Erdemin Kitabı - Lao Tzu
- Tüm Yönleriyle Reiki- W.Lübeck, F. A.Petter
- Reiki Esasları- Diane Stein
- . Işığın Doğuşu- Barbara A. Brennan
- Işığın Elleri -Barbara A. Brennan